Belki okudunuz,
haberiniz olmuştur olaydan.
Antep’te işadamları ile yerel yöneticiler bir araya gelmiş yaklaşık 20 gündür ülkeyi felç eden salgın belasında halkı için ne yapabiliriz diye düşünmüşler.
Evlerde zorunlu ikâmete tutulan vatandaşın çektiği ızdıraba bir nebze merhem olabilmek, işinden-gücünden kalan ve geçim derdine düşen Antepliye omuz verebilmek için kendi aralarında sosyal bir yardım kampanyası başlatmışlar.
Elbette, şehrin öncüsü olmak, şehirde öncülerin olabilmesi şart bu durumlar için.
Öncelikle Balıkesir’in öncüsü yok.
Yerel iktidar gücünü elinde bulunduranlar, hâlâ ergen tavırlardan akîl yönetici konumuna geçemediler.
“Soksan durmaz” derlerdi atalarımız bazı haller için.
Bu da maalesef öylesi bir durum.
Faruk Kula’nın vefatı, Edip Uğur’un kenara çekilmesinin ardından ne siyasi partilerde bir ağabey, ne de iş dünyasında öncülük edecek bir büyük kalmadı.
Aslında şehrin sorunu tam da bu işte.
Gayri meşru bile çakallara kaldı bu şehirde.
Sözü bıçak gibi kesen, herkesin büyük bildiği bir isim yok sokaklarda.
Her sokağın “abisi” oluştu.
Balıkesirspor için düzenlenen forma gecesi sonrası bu konuları kaleme almayı düşünmüştüm, nasip Gaziantep’teki kampanyaya denk geldi.
Eskilerle oturun, 5-10 dakika sohbet edin bak, eski Balıkesir ile ilgili neler anlatacaklar sizlere.
Konu yardımlaşma olduğunda kalbur üstü 15-20 ismin nasıl organize olduklarının örneklerini sunacaklar.
Açın o siyah-beyaz fotoğraflarda Balıkesir’de düzenlenen koşu yada bisiklet yarışlarından enstantanelere bir bakın.
İnsanların nasıl şık şıkıdım, iki dirhem bir çekirdek izlemeye geldiklerine bakın müsabakaları..
Saygı vardı, samimiyet vardı, nezaket vardı.
Ya şimdi?
İtibar suikastçileri Ömer diye çıkmışlar piyasaya.
Bu vesile ile Antep’in neden Gazilik ünvanına layık görüldüğünü, Kuvayı Milliye çocukları diye kendimizi yırtsak ta kalplerimizin nasıl karardığını sorgulayalım önce.
Tabii, bunu hissedebilecek bir yüreğe sahipseniz!!